28 Temmuz 2011 Perşembe

Monotonlaşan Hayata Renk

Bugünlerde monotonlaşan hayatımı renklendirmek amacıyla yaptığım tek şey spor.Her ne kadar ilk günlerde ağırlık kaldırmak zor gelse de zaman geçtikce bünye alışıyor.
Bir de bunları yaparken tüm nefretimi dışarı çıkarmam hırs bürünmem bana yardımcı oluyor.Biliyorum nefret,intikam bunlar kötü şeyler ama kendime engel olamıyorum.Beynim yaptıkları kötülükleri detayına kadar hatırlıyor eğer unutsaydım  ya da unutabilseydim bugün böyle bir yangın olmazdı içimde.
Onlar ki beni gökdelenin en üst katına üstümde ağır bir yükle merdivenlerden çıkarmışlar gibi hissediyorum kendimi.Ama bunu da başardım gökdelenin tepesindeyim.
Ve aşağı inme vaktini bekliyorum.Her bir katta duran o insanları teker teker aşağı yuvarlamak için.

10 Temmuz 2011 Pazar

Hesaplı,Kitaplı Din Yaşamak

Aslında hepimiz neleri yapmamız,neleri yapmamamız gerektiğini biliyoruz.Bizlere nelerin günah olduğunu.Ama bunların günah derecelerin tam anlamıyla ne kadar olduğunu bilmiyoruz.Sadece bu çok günah deriz.Çok derken? Ne kadar çok?
İşte bir adam bir gece vakti bunu düşündü.İşte patronunun karşısına hesap vermek için dosyalarla çıkıyordu,mahkemede hakimin karşısına kanıtlarla çıkıyordu,evde babasının karşısına marketten yaptığı alışverişin fişiyle çıkıyordu,peki ya Tanrı'nın karşısına nasıl çıkacaktı? Önce bir eline bir kağıt ve kalem alarak başladı işe.Aklına gelen tüm kötü şeyleri puanlamaya başladı.
Alkol içmek: 20
Kumar oynamak : 40
İlişkiye girmek : 60
Küfür etmek : 15
Bunun gibi aklına gelen bütün günahları puanlamış.Ve artık hayatını bunun çerçevesi içerisinde yaşamaya başlamış.Artık hangi günahı işlese bunu o gün içinde kayda alıyormuş.İşin iyi tarafı ise farkındalık düzeyi artmış ve bunun bilincinde olduğu için artık elinden geldikçe bunları yaşamamaya çalışıyormuş.Günler geçmiş kayıt tuttuğu defter hala bembeyazmış.Fakat bir problem vardı.25 yaşındaydı.Ve bunu daha bugünlerde yapmaya başlamıştı.Bundan önceki 25 sene yaptıkları ne olacaktı? Hafızasını zorluyordu,herşeyi hatırlayabilmek için.Fakat ayrıntılarına kadar hatırlayamıyordu.Beyin jimnastiği oyunlar oynuyor,bulmacalar çözüyor,eski kız arkadaşlarını arayıp onlarla konuşuyor ve neler yaşadıklarını öğrenmeye çalışıyordu.
Artık defteri tam sayılırdı.Herşeyi kayıt altına almıştı.
Beyin fonksiyonlarını fazla zorladığı için artık geriye doğru dönüyordu.
Ve bir sabah gözlerini açtığında önce evi garipsemeye başladı.Yatağının kenarında duran defteri açtı ve bunun kime ait olduğunu sordu kendi kendine Evin içinde dolanıp televizyon dolabının oradaki resmi gördü,resimdeki kişileri tanıyamıyordu.Hatta kendini ve ismini bile bilmiyordu.
Aldığı ilaçların yan etkisi olarak alzhemir hastası olmuştu.Defterde ise var olan şeyler sadece sol üst köşede tarih kısmıydı.Defter bembeyazdı.
Ama hiç bir şey hatırlayamıyordu.

D.N: Belkide Tanrı onu cezalandırmıştı.Çünkü yapılan her şey zaten Tanrı tarafından kaydediliyor ve o böyle bir şey yapmakla O'na ortaklık etmeye çalıştı.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Ütopik Zırvalamalar

Hep mantıklı şeyler düşünecek değiliz ya? Bugünün Türkiyesinde mantıklı olmanın pekte işe yarar bir bok olduğunu söylemek de doğru sayılmaz.Televizyon programlarına bakıyoruz bizleri aptal yerine koyuyorlar,gazeteleri okuyoruz bizlere yalan söylüyorlar.Bizlerde ağzını açmış balıklar gibiyiz bu yemleri yemeye hazır kıta.
Dünya'da Türk olmanın tek bir anlaşılır yanı varsa oda 1.65-1.78 boy ortalaması olmasıdır.Devasa kapılı saraylarımızdan sonra heralde küçücük barakalar yapmaya başlayacağız.Köpek kulübesi gibi.Birde yaş ortalaması.En fazla 60 hadi bilemedin 70.Yediğimiz besinlerden kaynaklanıyor olsa.Yabancı insanlara baktığımızda ''Oğlum dev gibi!'' tepkisi verebiliyoruz.
Korkuyorum yakında erkeklerin göğüsleri çıkacak,kızların göğüs bölgesinde kıllanma meydana gelecek.Eh haliyle artık kızlar erkekleri istemeye gelir falan.
Bir de şu İstanbul'un trafiğine bir çözüm bulsak artık hava trafiğide olmalı.Ama arabalar değil.Bildiğin insanlar uçsun.
Sonra Jack Sparrow ile Batman kavga etsin.
Tom ve Jerry kanka olsun birlikte bara gitsinler.
Annelerin övdüğü okulun en moron çocuğu elizabethi bırakıp taksime gitsin.
En önemlisi klonlama olsun.Evet bazen başımı alıp gitmek istiyorum ama bu mümkün olmuyor.Bu sebepten evde bir tane klonum olsa ben istediğim yere gitsem,yesem,içsem,sıçsam,hapşırsam,tıksırsam vs vs.
İşte tüm bunları ben şahsen götümden uydurdum.
Ama güzel geldi,iyi geldi yani.

Ütopik bir Dünya için düşünmek yeterlidir.
İmkansız olsa bile eğlencelidir.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

''Selam Doktor''

Geceleri evde bilgisayar başında pinekleyen dünyanın bir kısmı(istatistiksel olarak yetenekli değilimdir) içerisinde bende varım.Facebookda paylaşımlara göz atmak,msnde sohbet ara sıra tweet atmak ve çoğu akşam film izlemek bunun dışında yapacağım pek fazla bir şey yok.
Çoğu insan gece kulüplerinde eğlenirken,kimileri sahilde oturmuş şarkılar söylerken,kimileri de bir fahişeyi evde becerirken ben lanet olası evde oturmaktan sıkıldım.Ve Amerikalı bir zenci gibi konuşmaktan da bıktım.Ama bu durum haksızlık,dünya pekte adil bir yer değil.
Diyelim ki bizler birer savaşçıyız,gladyatörüz.Ama kimileri tam teçhizat çıkarken arenaya kimimizin kaskı,kimimizin kalkanı veyahutta ne bilim kılıcı eksik.İşte böyle bir şey doktor.Bilmem anlatabildim mi?
Evdeki sıkıcılığıma bir de diş ağrısı eklendi.Biz artık üç kişiyiz.Ben,Apranax Fort ve Largopen.Bu ne böyle? Kendimi babaannem gibi hissetmeye başladım.Nereye gitsem ilaçlarla gidiyorum.Birde bazen ilaç kesmeyince kocakarı yöntemleri olan karanfil yağını sürüyorum dişin etrafına.Artık en son dayanamayıp karanfil yağını tamamen dökücektim ya neyse zor tuttum kendimi.
Bu şehrin curcunasından da bıktım doktor.Araba kornaları,insan bağırmaları,küfürler buradan soğutuyor beni.Bir de şu kapitalist pezevenk.Bir iş geldiğinde adamdaki surat ifadesini görseniz belkide götünüzle gülersiniz.Seksten sonraki orgazm anı yansıyor suratına.Hakikaten ben bile bazen götümle gülüyorum.
Neyse doktor fazla uzatmayalım.Bana anti depresan ya da saçma sapan ilaçlar verme,pek kullanamam onları.Sen bana en iyisi biraz umut ver biraz da yalana ihtiyacım var.
''Her şey güzel olacak'' de,
Hepsi bu..