24 Haziran 2011 Cuma

Pandoranın Kutusu

Zeus ölümlüleri ve onların koruyucusu Prometheus’u cezalandırmak amacıyla, ve bir daha etlerini pişirmesinler diye ateşi saklar. Ne var ki, kurnaz prometheus Zeus’u bir kez daha kandırır. Olympos’a çıkar, orada güneşin alev alev yanan tekerleğinden bir kıvılcım çalar ve bunu bir rezene kabı içine koyarak ve insanlara götürür. Başka bir anlatıma göre Prometheus ateşi Hephaistos’un ocağından çalmıştır. Zeus, ateşi tekrar insanlarda görünce daha çok öfkelenmiş. Hem insanları Hem de kendisine karşı gelen Prometheus’u cezalandırmak için yeni çareler düşünmüş.
Zeus ateşi çalıp insanlara vermesinden dolayı, Prometheus’u korkunç bir cezaya çarptırdı.Onu zincirlerle Kaukasos dağında kayaya bağlatarak, kara ciğerini Ekhidna ile Typhondan doğma bir kartala yedirtti. Kartal her gün gelip karaciğerini yiyiyor, ve yenilen ciğer her gün yeniden oluşuyordu. Bu konuda Hesiodosta olmayan detayları Aiskhylos’un anlattıklarından öğreniyoruz3. Zeus’un geleceğiyle ilgili bir sırrı yalnızca Prometheus biliyordu. Zeus bir kadınla evlenecekti. Bununla çiftleşmesinden doğacak çocuk, Zeus’un egemenliğine son verecekti. Zeus bu cocuğun kimden olacağını öğrenmek ve gelecekte de tahtını koruyabilmek için Prometheus’un ciğerini yiyen kartalı öldürmesi için Herakles’i gönderdi.

Herakles, Ekhidna ve Typhondan doğma kartalı bir okla öldürdü. Zeus oğlunun bu başarısından çok memnun olmuştu. Prometheus’u yeniden tanrılar katına kabul etti . Başka bir anlatıya göreyse herakles sadece kartalı öldürdü. Fakat Prometheus’un zincirlerden kurtulması için tekrar ölümsüz olması gerekmekteydi. İşte bu sırada Kentaurlarla Teselyanın efsanevi halkı Lapitler arasındaki savaşta, yanlışlıkla Herakles’in okuyla yaralanan Kentauros Kheiron, bu acıdan kurtulmak için ölmek istedi. Ölümsüz olduğu için ölümsüzlüğünü kabul edecek birini bulması gerekiyordu. Prometheus bunu kabul etti ve onu çektiği acılardan kurtardı. Kendiside tekrar özgürlüğüne kavuştu ve ölümsüz oldu. Prometheus bildiği sırrı açıkladı;

Zeus, Nereus kızıTthetise gönül vermişti. Bu birleşmeden doğacak çocuk, babasından daha güçlü olacaktı. Zeus’u tahtından indirecekti. Bu sırrı öğrenen Zeus, Thetis’i bir ölümlüyle evlendirmeyi ister. Thetis ise kendisine eş olarak seçilen Peleus’la evlenmemek için, deniz kızlarına has yeteneklerini kullanarak, kılıktan kılığa girdi. Fakat sonunda Peleus’la evlenmeye razı oldu. Peleus’la Thetis, Olyposta, tanrılar sofrasında yapılan evliliklerinden, daha sonra Akhilleus doğdu.

Zeus Prometheus’dan sonrada, onun suç ortağı olarak gördüğü, erkekleri cezalandırır. Onlar için kötülük kaynağı olarak gördüğü kadını yaratır. Zeus, tanrıçalara benzer görünümde çekici kılmasını ve topraktan su ile yoğurmasını Hephaistosa buyurur. Athena bedenini uyumlu olarak süsler. el işlerini, kumaşlar, dokumasını öğretir. Ve süslü kuşağını beline sarar. Afrodithe yüzüne dayanılmaz arzu ve zarafet serper. Kharitler boynuna altın gerdanlıklar takarlar, horalar çiçeklerle saçlarını donatırlar, haberci Hermes ise ona şeytani bir zeka ve kandırma becerisini üfler, ayrıca konuşma yetisini de verir. Son olarak kıza can versinler diye Zeus, dört rüzgara esmesini söyledi. Bu yaratılan kadına “bütün tanrıların armağanı” anlamına gelen Pandora adının verirler. Zeus Pandora’ya kapalı bir kutu vererek, Epimetheus’a gönderir.

Prometheus daha önceden kardeşini, Zeusdan hiçbir armağan almaması konusunda uyarmıştır. Epimetheus kardeşinin öğütlerini dinlemedi. Pandora’nın çekiciliğine karşı koyamadı ve onunla evlendi. O zamana kadar insanlar, kötülüğü, hastalığı, sıkıntıyı bilmiyorlardı. Yeryüzüne, bütün kötülükler bir kutunun içinde gönderilmişti. Tek yapılacak hata kutunun açılması olacaktı. Pandora’da merak edip yanında getirdiği kutuyu açınca; acılar,dertler, hastalıklar ,yaşlılık, kıskançlık, delilik, ahlaksızlık ,açlık yeryüzüne yayıldı. Kutudan tam umut dışarı çıkmak üzereydi ki, Pandora kutuyu kapattı.Kutuya sadece umudu sokabilmişti. Umut hala insanlara, kötülüklere karşı durma, acılarını hafifletme cesaretini veriyor

23 Haziran 2011 Perşembe

Nerede Hata Yapıyorum?

Bugünlerde bu soruyu kendime sormam pekte kaçınılmaz bir son.Her yarım kalmış sorum gibi,kilitli bir kapı gibi çakılı kalıyor beynimin derinliklerinde.Her arayışım bir anahtar bulma sevincim,yanlış anahtarla sonuçlanıyor.Kapının ardındaki o gizli yanıtı bulamıyorum.
İnsanlara bu kadar yakın oluşum mu canımı acıtan.Sanırım öyle.Yoksa umursamaz,takınmaz bir tavır sergileyebilirdim nihayetinde.Onlar paslı iğnelerini gönderirken yüreğime en sert tavrımı takınıp koruyabilirdim kendimi.Ama yapamadım,yapamazdım da..Yüreğimin kapılarını sonsuz güvenimle açmışken ardına kadar,bütün merhametimi,yakınlığımı göstermişken koruyamazdım.Belkide ben en büyük hatayı burada yapıyorumdur.Eğer öyleyse bu son olmayacak,yarın yine bir kez daha açacağım yüreğimin kapılarını,yine sonuna kadar güveneceğim.Ve sonucunda şimdi olduğu gibi paramparça,kan ağlayan bir ruh kalacak bana.
Kızıyorum ama kızgınlığım onlara değil Jessie.Kızgınlığım kendime,kimse beni korumaz,babam bile korumazken,biliyorum.Kızgınlığım,geçmişte tekrarladığım şeyleri yine tekrarlamama.
Bu kızgınlığım dinmiyor Jessie.En kötüsü de bu olsa gerek.Hiçbir sakinleştirici sakinleştiremiyor ruhumu.Şimdi evdeki bütün eşyaları parçalasam geçmeyecek bu biliyorum.Bazen uyumayı istiyorum,günlerce hatta aylarca uyumayı.Her şeyden,herkes'den en çokta kendimden uzak olmayı.
Kızgınlığım beni kıranlara ya da yarayanlara değil.Boğanın karşısına kırmızı bir bezle geçmeseydim o da beni yaralamazdı.Bu kızgınlığım kendime,kendi içime.Ben kendimle barıştığım gün yine ben olabileceğim.Bir gün yine kendim olma dileğiyle.

20 Haziran 2011 Pazartesi

WARNİNG (!)

Eğer bunu okuyorsan, bu uyarı senin için. Bu anlamsız güzel baskılı kağıttan okuduğun her kelime hayatından harcanan diğer bir saniye demek. Yapacak başka işlerin yok mu? Hayatın gerçekten bu kadar boş mu da bu anları daha iyi geçirebileceğin bir yol düşünemiyorsun? Yoksa
saygı ve inanç beslediğin otoriteyi ortaya koyanlardan çok mu etkilendin? Okuman gereken her şeyi okur musun? Düşünmen gereken her şeyi düşünür müsün? Sana alman gerektiği söylenen her şeyi satın alır mısın? Apartmanından dışarı çık. Karşı cinsten biriyle tanış. Lüzumsuz alışverişi ve mastürbasyonu bırak. İşinden ayrıl. Bir kavga başlat.Yaşadığını kanıtla. Eğer insanliğini ispat edemezsen, bir istatistik olarak kalacaksın. Artık uyarıldın.

19 Haziran 2011 Pazar

Zaz - je veux

Bunu dinledikten sonra keşke taksimde yürürken bu kadar güzel çalabilen ve seslendirebilen bir grupla karşılaşabilmeyi ve saatlerce kaldırıma oturup dinleyebilmeyi hayal ettim.
Ayrıca bu müzik fransız diline ve caz müziğine olan ilgimi ve hayranlığımı tekrar depreştirdi diyebilirim.
Ve  22 Ekim 2011 günü Akbank Uluslararası Caz Festivalı çerçevesinde Türkiye'de sahne alacak bu grubu sabırsızlıkla beklemek ise ayrı bir heyecan verici.

Ne ol Ne olma

Hz.Mevlana;

NE OL, NE OLMA!!

''İtil, Atıl, Satıl ama SATMA!''
"Doğrul, devril ama "EĞİLME!
"Seslen, uslan ama "YASLANMA!
"Yaklaş , konuş, tanış ama "UZAKLAŞMA!
"Okumaktan zarar gelmez ama "LANET OKUMA!
."Zulmü devir, nefsi devir ama "ÇAM DEVİRME!
" Ev al, araba al, abdest al, ama "BEDDUA ALMA!
"Rakibini geç, sınıfını geç ama "GÜLÜP GEÇME!
"Elini aç, gözünü aç ama AĞZINI AÇMA!
"Hedefe koş, cihada koş , yardıma koş ama "ORTAK KOŞMA!
"Davet et, hayretet, affet, tövbe et ama "İHANET ETME!
"Fidan büyüt, garip doyur, coçuk besle ama" KİN BESLEME!
"Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol,bulucu ol ama "BÖLÜCÜ OLMA!
"Eşini beğen ,işini beğen, aşını beğen ama "KENDİNİ BEĞENME!
"Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama hiç bir zaman " BOŞVERME!
"Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama" YERİNDE SAYMA!
"Paranı ver, gönlünü ver, selam ver, canını ver ama "SIRRINI VERME!

Keşkelerle,Tühlerle Baş Başa Kalmadan Önce

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
hiç vaktiniz yok,
‘fast live’, ‘fast food’, ‘fast music’, ‘fast love’…
dikte edilen ‘yükselen değerler’, ‘in’ ler, ‘out’ lar…..buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi…dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar…
size
 sesleniyorum…
hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten,
ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir sevgilinizle? ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
doğayı bilgisayarına döşeyenler,neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
koklamak,duymak,dokunmak yok mu yaşam alanınızda?
bilgi toplumu oldunuz da,duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?
Benden size kulağınıza küpe;''hayat ıskalamayı affetmez!''

Hayat Duragı

Elbette dünyaya gelişimiz bir son değildir.(Benim inancıma göre sizlerinki herneyse bilmiyorum ama saygı duyuyorum)Bizler tabiri caizse öbür tarafa hazırlanmamız için gönderildik.Ademle başlayan hayat serüvenimiz yüzyıllardır devam ediyor.Ne zaman biteceği konusunda ise kocaman bir ''soru işaretimiz'' var.Hazırlanmak derken bu farkında olmadan yaşadığımız sınamalar,bizlere verilen görevlerin yerine getirilmesinin toplamından oluşan bir hazırlanma.Ve bunun sonucunda yaşadığımız,yaşattığımız,iş hayatında yükselmek için ezdiğimiz insanlar,kendi çıkarlarımız için ağlattımız insanlar,hayatlarını çaldığımız kadınlar,gülmesin diye dişlerini kırdığımız çocuklar,vurduğumuz uçurtmalar,kelepçe taktığımız özgürlükler,işte tüm bunlar.
Ve bizler yaşattığımız tüm bu şeylerin bedelini ödemeye ne kadar hazırız? Bilmiyorum..
Ama yine ve üstüne basa basa buranın sadece bir durak olduğunu belirtmek isterim ve guguklu saat öttüğünde biri gelip bizi götürecek.