18 Ekim 2012 Perşembe

Dans et Şampiyon!!




Dans et şampiyon, kimsesizler yurdundaki yalnız çocuklar için dans et. Çocuklar için salla yumruklarını.
Kiralarını ödeyemeyen işsizler için dans et. Şu alçağın işini bitir!

Meyhanedeki ayyaşlar için dans et şampiyon, kanserden ölen yoksul hastalar için, kefaletleri ödenmeyen sefil mahkumlar için, herkesin terkettiği eroinmanlar için, kocaları olmayan gencecik hamile kızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!

Şu aşağılık herifin işini bitir, çenelerini dağıt hepsinin. Düşkünler yurdundaki zavallılar için, emeklilik maaşı alamayan yaşlılar için, pis bir sokakta müşteri bekleyen yaşlı ve yorgun fahişeler için…

Meyhanelerde oturmuş demlenen bütün yalnız kalpler için, bilardo salonlarındaki yalnızlar için, sokak köşelerindeki yalnızlar için. Dans et şampiyon, savaş onlar için!

Temizlik işçileri için salla yumruklarını; hava limanlarında, otobüs duraklarında, benzin istasyonlarında yerleri süpüren küçük insanlar için. Savaş onlar için şampiyon. Otellerde yatakları yapıp tuvaletleri temizleyen küçük odacı kızlar için dersini ver şu aşağılık herifin!

Seni kurtaranlar senatör değildi, vali değildi, başkan değildi. Sokaktaki insanlar kurtardı seni. Şimdi sokaklar adına savaş, hadi evlat, işini bitir şu aşağılık herifin!

Bu ring ikinize fazla. Hadi bitir işini, suratını paramparça et. Yoksullar adına şampiyon, yoksullar adına!
Hadi yavrum salla yumruklarını! Muhammet Ali’yi hiçkimse yenemez, hiçkimse. Sadece Cassius Clay yenebilir ama o da bu akşam aramızda değil.

Dans et şampiyon, hadi oğlum dans et!

"Bu sözler, Muhammed Ali’nin antrenörlerinden Bundini tarafından Zaire maçından önce Ali’ye yazılmıştır."

1 Nisan 2012 Pazar

Bir YGS Pazarı

Sabahın yedisinde uykumdan uyanmış. Soruları görmek ve kendimi denemek için gireceğim YGS sınavı için hazırlandım. Heyecanımı o kadar kaybetmişim ki okulu bilmediğim halde hiç gidip görmeye bile gerek duymadım.(Tabi bu bana biraz pahalıya patladı ve sonucunda uzun bir yürüyüş yapmış oldum.)

İşin kötü tarafı babamıda buna alet etmemdi.Herneyse uzun bir yürüyüş sonunda nihayet okulu bulabilmiştim. Okulun karşısında olan börekçiye çay içmek için girdik. Her ne kadar dış görünüşü güzel,içeriği temiz olmasada seçeneğiniz olmadığı zaman mecbur kaldığınız herşey güzeldir en azından öyle olmalıdır. Bir bardak demli çayımı içtikten sonra okula giriş yapacaktım polis aramasından geçerken arama yapan polis benimle aynı lise ve seneden mezun olan çocuk cıkmaz mı? Ahh nasıl imrendim bir zamanlar polis olma umudum vardı ne yazıkki ameliyat iz dolayısıyla alınmadım.

Sınava gelecek olursak ilk öncelikle gençlere ''Allah yardımcısı olsun'' dileklerimi her birinin üzerine yapıştırıyorum. Türkçe soruları üzerinden sanırım biraz fazla durmuşlar bunun yanında felsefe bilgi isteyen nitelikte sorulardı bir de coğrafyada yoruma açık bir kaç soru vardı. Tarih'e laf yok,kolaydı.
Lakin ben YGS'nin bütünüyle(matematik haricinde) yoruma dayalı olmasını umuyordum,öylede olmalıydı. Bir sonraki seviye olan LYS sınavı bütünüyle bilgiye dayalı olacağı için bu sınavdan biraz daha ödün verebilirlerdi. Herneyse 2 saat 20 dakikalık bir zihinsel yoruculuğun ardından okul çıkışına doğru yöneldim. Dışarıda ebeveynler,hepsinin gözleri kapıya kilitlenmiş şekilde bekliyorlar bahçede. Duymasamda,dualar ve umutlar arasından tabiri caizse kalabalığı yararak geçtim aralarından.

Öğlene doğru işimin gereği Taksim The Marmara otele doğru gittim. Bugün aldığım en sevindirici haber kilo alımının hızlanmasıydı. yaklaşık 5 kilo civarı almışım. Yaptığım sporun etkisini görmek nedense mutlu ediyor beni.

Saat 19:00'da taksim meydanından evime doğru yolculuk başladı. Fakat o yağmurda neyin nesiydi öyle? Sanırım,doğa tanrıçası elindeki su bardağını düşürmüştü.

25 Mart 2012 Pazar

Ciddi Bi' Sorunumuz Var.

Evimde oturuyordum;her zaman ki gibi dizilere sarmıştım. Sonra dışarıdaki güneşin gülümsemesine yanıt olarak dışarıya çıkayım dedim. Normalde haftasonları kalabalık yerlerden pek hoşlanmasam da kendimi Cevahir alışveriş merkezinde buldum.
Katlar arasında kalabalığın içinde ''aman ona çarpmayayım.'',''off ne yavaş yürüyorlar,yanlarından basıp geçeyim.'' gibi sözler sarfederek kendi kendime biraz dolaştım.
 Bir kaç mağazaya bakmadım desem yalan olur,baktım tabiki. Fakat nedense bir isteksizlik,etrafımdakilerin telaşı falan derken sadece bakmakla yetindim.
Sonra her kitap meraklısı bir insan gibi kendimi D&R'a ışınladım.
İlk olarak direk ''çok satanlar'' bölümüne baktım. Buraya bakıyorum;neden mi? çok basit. Genelde beş para etmeyecek bilgilere ve kurgulara sahip kitaplar oluyor bu değerli,göz alıcı bölümde. İşte bu çok üzücü ama değişmiyor.Ve klişeleşmiş bir söz çakılı kalıyor zihnimde ''Yahudinin 3 lirası varmış,2 lirasını reklama vermiş.'' Gerçekten de bizde de durum böyle. Bunu biraz da kabullenemiyorum. Tekstilde,yiyecek ve içecek sektöründe böyle olmasına aldırış etmeyebilirim. Ama kitap konusunda kandırılmak hiç de hoş değil.
Ve dikkat edilecek,bana sorarsınız ''ciddi bir sorun'' tam olarak bu çok satanlar listesinde 4 adet zayıflamak konulu kitabın yer alması. Herhalde zayıf insanlar zevk olsun diye almadılar bu kitapları? Ülkemizde bu kadar şişman sayısı olduğunu hatta bunun kitap listelerini değiştirecek kadar olduğunu düşünmüyordum.Kitap okuma alışkanlığımızın yüzdesinin düşük olduğunu düşünürsek; Sormadan da edemiyorum ''kitap okuyanlar şişman mı?''
Herneyse küçük hayal kırıklığından sonra evime gitmek için metroya doğru emin adımlar ile ilerlerken,birden kalabalığın korumalıklara yanaşıp oradan aşağıya baktığını gördüm(korumalıkları bilirsiniz her katta düşme tehlikesini engellemek için konulan,heh o işte.)
Neyse bir yaklaşayım dedim bu kadar önemli olan ne? Bir de baktım polis barikat çekmiş,adli tıp ekipleri orada bir kaç işlemle meşguller.
Ben daha soru sormadan sağolsun yanımdaki teyze polisten daha çok şey biliyormuş ve kısaca özet geçti bana. Anlatmasına göre;35 yaşlarında bir adam 5.katından düşmüş.Söylenenlere göre korumalığın oradan sarkarken başı dönmüş ve düşmüş.
Ki ben buna bir türlü inanamadım nedense. Gel gelelim durum şu;5.kattan o şekilde düşsse bir alt kat çıkıntılı ve oraya düşmesi gerekir. En alt kata düşebilmesi için biraz uzun atlayış yapması gerekir sanırım.Bu da intihar olma olasılığını yüksek tutar.
İntihar kelimesini nerede duysam ve görsem hep tuhaf gelmiştir bana. Bugün olan sadece benim gördüğüm.
Görmediğim daha kaç milyon var kendini karanlıklara süren..
Boğaz köprüsünden atlamak,binadan atlamak,başına silah dayayıp ateşlemek,zehirlemek vs. bunları duymustum.
Kim bir alışveriş merkezinde üstelik en yoğun gününde intihar etmek ister ki?

30 Ocak 2012 Pazartesi

Düşününce Her Şey Planlanmış Gibi Gözükür.

O degılde Teoman'ı ozledık.Bıra dagıtmasını ozledık,sıgara paylasmasını ozledık.
Hem artık acılarımızda büyüdü simdi daha gucluler. Eskı sarkıları yetmıyor bıze daha etkılı uyusturucular lazım,kulaktan alınan..

"Cok sevdıgım yalanlar" butun ask hayatını ozetlemeye yetecek bır cumle,belkıde daha fazlası. Emın degılım bundan. Emın oldugum sey seks mantalıtesı altında acıga cıkan ılıskıler.

Bır dans festıvalı gıbı bu. Bırıyle dans edıyorsn,bır sure sonra ayak uyduramıyor,baska bırıyle dans etmeye baslıyorsun. Dans hep orada sadece dans edenler yer degıstırıyor.

Ya da bır oyku kıtabı gıbı bırsey olmalı. Tanrı'nın yazdıgı bellı baslı oykuler. Bazen sen ana karakter oluyorsun o oykude. Bır zaman sonra sen baska bır oykude yalnız basınasın.

Arkadasın yenı tanıstıgı bırıyle olan oykusunu anlatır,senınkının benzerıdır. Ve ıste o zaman anlarsın. Oyku hep vardır aslında sadece basroller degısıyor.

Korkuyorum bu hep boyle surecek. Kımse gercekten o mutlu oykunun sahıbı olamayacak. Yaz sevgılım;Bende dahil.

24 Ocak 2012 Salı

Tavsiye

Hayatıma konuk olacak kadına tavsiyelerde bulunmak isterdim.
Kendim için,onun için,bizim için.
Beni çok sevmekten,saygı göstermekten öte bana kendim olmamı sağla.
Mesela sinirlendiysem bir şeye bırak avazım çıktığı kadar bağırayım,elime ne geçerse parçalayayım.
Ağzıma küfür dolduysa bırak savurayım en acımasız hakaretlerimi göğe kurşun atar gibi.

Herkes sağ taraftan yürürken ben soldan yürümek istediğimde durdurma beni,bırak o yönde ilerleyeyim.
Eğer kendi bildiğim bir doğru çevremize uymuyorsa bırak yinede o doğrumu yaşayayım yanlış olsa dahi.
Elalem ne der? Kimin umurunda.
Sen bana destek olmalısın. Hatta televizyonu kapatıp iki türk kahvesi yapabilirsin,ben kitap okurken.

Bana sorular sorma apansız,çıkmaz sokaklardan,sonu olmayan yollardan,yağmurlu günlerden bahsetme.
Çünkü bana ''herşeyin bir çözümü'',''her yolun bir sonu'' ve ''güneşli günlere'' inanmayı öğrettiler.

Beni;
Engelleme,
Kısıtlama,
Sorgulama,
Yargılama,
Ancak bu şekilde beni keşfedebilirsin. İçimde ki iyiliklerle dolu uçsuz bucaksız vadileri,yalansız sözleri,çocukca gülen gözleri,içten sıcaklığı ve gizli hazine ''sadakatimi'' ancak beni keşfederek elde edebilirsin.

Ve aynı şekilde bunları benim sana sunacağımı temin ederim.
''Unutma ki ancak birbirimizi keşfederek diğer insanlardan farklı ve ölümsüz olabiliriz.''

10 Ocak 2012 Salı

Gri ve Islak İstanbul Akşamı

Yağmuru seviyorum,yağmur altında yürümek bana akıp giden zamanı anımsatıyor,kulağımda çalan ''Set fire to the rain'' şarkısı tamda yürüşüyüme uygun bir seçim.
Eski günleri hatırlıyorum,bir zamanlar hayatımda olan kadınları beklediğim duraklar,caddeler geliyor aklıma.
Başına bir bela gelmesin diye evine kadar bıraktığım kadınlar. Değer miydi? diye sormadan edemiyorum kendime. Değerdi. O güzel günlerin anısına değerdi.
Şimdi onlar neredeler,hayatın hangi sahnesinde,hangi figüranlarla oynuyorlar bu oyunda bilmiyorum.Umarım keyifleri yerindedir.
Bu kısa eskiye dönüşten sonra beynimin yönünü geleceğe çeviriyor ve uzaya fırlatılan roket gibi fırlatıyorum.
Ve yıl 2026'ya geliyorum. 35 yaşıma geliyorum. Her zaman söylediğim gibi ''Ben 35'imde ölmek isterim.''
Neden bilmiyorum.Bunun nedenini düşünmedim. Belkide erken yaşta yolun yarısına kadar geldiğimin inancını taşıyor olduğumdandır.
Belkide 35 benim en yaşlı halim olacak.
Belkide çok yaşlanıp elden ayaktan düşmeden gitmek istediğimdendir.
Hem burada kalıp ne yapacağım ki?
Ben 35'imde gitmek istiyorum. Daha ne kadar kalacağım burada?
Kafamda dolaşan bu cevapsız soruların hiçbir zaman bulamayacağım. Sadece zamanın akışına bırakmalıyım kendimi.
Yağmurlu havada uzun yürüyüşler yapmaya devam etmeliyim,yeni insanlarla tanışmalıyım,yetimleri korumalı,yaşlıları sevmeliyim.
Hayat sadece bu şekilde güzel kalabiliyor.