10 Ocak 2012 Salı

Gri ve Islak İstanbul Akşamı

Yağmuru seviyorum,yağmur altında yürümek bana akıp giden zamanı anımsatıyor,kulağımda çalan ''Set fire to the rain'' şarkısı tamda yürüşüyüme uygun bir seçim.
Eski günleri hatırlıyorum,bir zamanlar hayatımda olan kadınları beklediğim duraklar,caddeler geliyor aklıma.
Başına bir bela gelmesin diye evine kadar bıraktığım kadınlar. Değer miydi? diye sormadan edemiyorum kendime. Değerdi. O güzel günlerin anısına değerdi.
Şimdi onlar neredeler,hayatın hangi sahnesinde,hangi figüranlarla oynuyorlar bu oyunda bilmiyorum.Umarım keyifleri yerindedir.
Bu kısa eskiye dönüşten sonra beynimin yönünü geleceğe çeviriyor ve uzaya fırlatılan roket gibi fırlatıyorum.
Ve yıl 2026'ya geliyorum. 35 yaşıma geliyorum. Her zaman söylediğim gibi ''Ben 35'imde ölmek isterim.''
Neden bilmiyorum.Bunun nedenini düşünmedim. Belkide erken yaşta yolun yarısına kadar geldiğimin inancını taşıyor olduğumdandır.
Belkide 35 benim en yaşlı halim olacak.
Belkide çok yaşlanıp elden ayaktan düşmeden gitmek istediğimdendir.
Hem burada kalıp ne yapacağım ki?
Ben 35'imde gitmek istiyorum. Daha ne kadar kalacağım burada?
Kafamda dolaşan bu cevapsız soruların hiçbir zaman bulamayacağım. Sadece zamanın akışına bırakmalıyım kendimi.
Yağmurlu havada uzun yürüyüşler yapmaya devam etmeliyim,yeni insanlarla tanışmalıyım,yetimleri korumalı,yaşlıları sevmeliyim.
Hayat sadece bu şekilde güzel kalabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder