20 Kasım 2011 Pazar

Bir Pesimistin Antalya Günlüğü



Bir haftalık Antalya hikayem boyunca havayı bir geldiğim gün bir de giderken güneşli gördüm.Bahtsız bedevinin Türkiye şubesi olmalıyım.Gerçi otel dışına pek çıktığımız söylenemez.Tabi sigara ve diğer gereksinimler dışında.Eğer zaten yeteri kadar pahalanmış sigaraya otel içerisindeki marketten alarak 15ytl bayılmak istemiyorsan bunu yapmak zorundasın.
Oteldeki 1 haftalık gözlemim sonucunda çıkan sonuç;kış geldiğinde oteller huzurevlerine dönüyor.Belirli bir yaşın üzerine çıkmış,saçları beyazlamış,genç kalan tek tarafı gözleri olan insanlar.Huzuru bulmaya gelmiş insanlar topluluğuydu.Şuana kadar Antalyada daha önce bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Orada yeni arkadaşlıklar tanımak,var olan orta düzey ingilizcem ile biraz olsun pratik yapabilme şansı bulmak iyi geldi diyebilirim. Her gece discoda müziğin etkisiyle dans etmek herşeyi alıp götürüyordu.Bazen o pistte bedenim dans ederken ben bir köşede kendimi izliyormuş gibi hissediyordum.
Hep orada kalabilmeyi isterdim. Berlinde Necati,Belçikadan Rasit,İsveçden Boel,Mehri ve Jessica ile her aksam sabaha kadar lobide oturup sohbet etmek isterdim. Beni biraz olsun kendi içimden çıkarıyordu. İçime prangalarla kitlediğim ruhumu biraz olsa salıverme şansı veriyordu bana.
Liverpoollu amcaların her akşam sarhoş hallerini görmek,zenci Poll'ün gülünce çirkinleşen suratını görüp kahkahalara düşmek hepsi biraz olsun hayatın içinden. Farkında olmasakta her birimiz birbirimizin hayatının bir kısmında yer aldık.Bu ileride hatırlanamayacak kadar küçük bir detay olsa bile.
Tabi her şeyin bir sonu  vardır.Bu eğlenceli günlerinde sonu vardı ve giderken biraz olsun her birini özleyeceğimi biliyordum.Dünyanın küçük olduğunu umut ediyor bir gün karşılaşmak dileğiyle her birine tüm yürekten hoşçakal.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder